Ardanuç ve çevresinde yerleşmenin çok eski olduğu görülür. M.Ö. 2000 yıllarında Hurriler ve Mitanniler Çoruh havzasına egemen olmuşlardır. Ardanuç ve çevresinin ilk defa yazılı tarihe geçmesi Urartular döneminde olmuştur. Tuşpa (Van) Kalesi'ndeki 30 tondan büyük taşlara yazdırılan Urartu devleti yıllığından anlaşıldığına göre: Urartu Kralı II. Şarduri M.Ö.753'te Çoruh boyundaki Kulkhi krallığını yenerek itaat altına almıştır. Bugüne kadar Ardanuç ilçesinde Urartu dönemine ait yazılı bir belgeye rastlanılmamıştır. Ancak Ardanuç adının Urartu Güneş Tanrısı adına yapılan tapınaklarla ilgili olabilir.M.Ö. 7.yüzyıl'da Ardanuç ve çevresine İskit (Saka) boyundan Taokların yerleştiği görülmektedir. Tayk ve Dayk adlı eski eyalet adları ile Tavusker gibi coğrafi isimlerin bunlardan kaldığı kesinlikle söylenebilir. Saka yerleşmesinden yaklaşık beş asır sonra Ardanuç ve çevresine Arsaklı Hanedanı hükmetmiştir. Bu hanedanlık, hakimiyet altındaki bu bölgeyi sancaklara bölerek yönetmiştir ki; Tavusker olarak adlandırılan Ardanuç kesiminin bu son sancak idaresinin merkezi olduğu bilinmektedir.5. yüzyıl ortalarından itibaren çevreye Hazarlar, Kalaçlar, Barseller, Tukharlar, Bulgarlar gibi Türk boylarının yayıldığı görülür. 575 yılında Bizans İmparatoru II. Justinyen Bagratlı soyundan Guaram'ı Ardanuç ve çevresine İlbeyi olarak tayin etti. Ardanuç Gevhernik Kalesi Bagratlılar Hanedanı döneminde inşa edilmiştir. Bagratlılar, Emevi Halifesi II. Mervan döneminde itaat altına alınmış ve 744 yılında Ardanuç Kalesi'nin kapıları ve burçları yıktırılmıştır.Ardanuç Bagratlı Kralı Aşut Bey (786-826) müttefikleri Bizanslılardan aldığı yardım ile Şavşat'ta bozulup yıkılan kaleleri yeniden onarttırdı. Alparslan'ın ölümünden sonra Bizans'tan himaye görüp Selçuklular'a baş kaldıran II. Giorgi (1072-1088) Kafkaslar kuzeyinden inen Şaman ve Hristiyan Kıpçak Türklerinin de yardımıyla Ardanuç ve çevresinde ki hakimiyet alanını genişletti. Sultan Melikşah'ın 1080 yılında gönderildiği Emir Ahmet, Posof üzerinde Bagratlıları yenerek Kür ve Çoruh boylarını fethetti.Ardanuç Bagratlı krallığı da balkanlık Apkaz topraklarına atılarak yöre İslamlaşmaya başladı. 1124 yılında çoğu Şamanist ve bir kısmı yeni Hristiyan olan Kıpçak Türkleri ile ittifak yapan Bagratlı Kralı II. Davit (1089-1125) 40 bin kişilik Kıpçak-Gürcü ordusuyla Çoruh boyunu ele geçirdiği gibi Oltu ve İspir bölgelerine kadar hakimiyet alanını genişletti. Erzurum'da kurulan Saltuklu Beyliği ile Bagratlılar arasında sürekli mücadeleler olmuş, ancak Ardanuç alınamamıştır. Anadolu'nun Moğollar tarafından istilası üzerine Ardanuç ve çevresi de Moğol hakimiyetine girdi.Moğol soyundan İlhanlı Hakanı Abaka Han döneminde Gürcistan ve Abkaz Valisi İrencin Noyan tarafından Posof'taki Cak Kalesi beylerinden olan hristiyan kıpçak türkü Sargis Bey (1267-1282) ile oğlu I. Beka Bey'e (1285-1306) Yukarı kür ve Çoruh boylarının büyük bir bölümü ile Acara bölgeleri malikāne olarak verildi. Bu tarihten itibaren vaktiyle Bagratlı hanedanının oturduğu Ardanuç Kalesi'ne Kıpçak Atabekler Sülalesinden bir kol yerleşti ve Osmanlıların 1551'de Ardanuç'u fethetmesine kadar bölgeyi idare ettiler.Kanuni Sultan Süleyman döneminde Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa,bu Kıpçak sülalesinin Ardanuç Kalesi'nde oturan ve İran'a tābi olan XIV. Atabeki II. Keyhüsrev'den 33 günlük bir kuşatmadan sonra Ardanuç Kalesi'ni fethederek Osmanlı ülkesine katmıştır.(13 Mayıs 1551)1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Ardanuç, bu savaştan sonra imzalanan Berlin Antlaşması'nın 58. maddesine göre Rusya'ya savaş tazminatı olarak verilen Elviye-i Selāse (Üç-Sancak) içinde yer aldı. Yerli halkın Kırk Yıllık Kara Günler dediği bu esaret hayatından sonra, Rus Çarlığında patlak veren Bolşevik İhtilāli'nin arkasından yeni Sovyet Hükümeti ile 3 Mart 1918'de Brest-Litovsk Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Üç-Sancak'ta halk oylaması yapıldı. Halkın tamamına yakınının isteği üzerine Üç-Sancak tekrar Osmanlı Devleti'ne bağlandı. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'nden sonra Üç-Sancak İngilizler tarafından işgal edildi. 1920 yılı sonralarında İngilizlerin çekilmesiyle Ardanuç ve çevresi Gürcü kuvvetlerinin işgaline uğradı.Doğu Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa'nın Ermeniler yenmesi ve Gümrü Antlaşması'ndan sonra, Gürcü işgalinde bulunan Batum ve Ardahan'ın dışında bütün Doğu Cephesindeki yerlerimiz ele geçirilmişti. TBMM Hükümetinin, Gürcistan Hükümetine verdiği nota ile Gürcüler 23 Şubat 1921 günü işgal altında tuttukları toprakları terkettiler ve Ardanuç, Artvin ve Ardahan topraklarımız en son ve ebedî olarak anavatana katılmıştır. 6 Mart 1921 akşamı Artvin iline ulaşan resmi kuvvetlerimizden bir bölüğün 7 Mart 1921 günü Ardanuç'a girmesi ile kurtuluş ve anavatana katılma fiilen tahakkuk etmiştir.13 Şubat 1921'den 1945 yılına kadar Artvin'e bağlı bir nahiye olarak yönetilen Ardanuç 1 Ağustos 1945 tarih ve 4769 sayılı kanunla ilçe olmuştur. İlk ilçe merkezi Tütünlü iken 1948 yılı Kasım ayında ilçe merkezi Adakale'ye,1954 yılında Hükümet binası inşaatının tamamlanmasından sonra da şimdiki meydanlara nakledilmiştir.Ardanuç İsmi Nereden Geliyor?
Ardanuç Adı İle İlgili Efsane |
Vaktiyle Ardanuç Gevher-Nik Kalesi'nde bir Hıristiyan bey otururmuş.Bu bey bir gün oğlu ve yanındaki adamları ile köyleri gezerken, beyin oğlunu gözü Klarcet köyü'nde koyun sağmakta olan bir çoban kızına takılmış. Beyin oğlu Kale'ye döndüğünde yemeden içmeden kesilmiş, sararıp solmaya başlamış.Babası ne annesi oğullarına bunun nedenini sormuşlar. Oğlan da anasına açılmış.Çoban kızına aşık olduğunu söylemiş. Durum Kral'a iletildiğinde "bunun için mi kendini harap ediyorsun, isteriz alırız" demiş ve hemen elçi göndermiş. Çoban elçilere uygun bir dille, "kendilerinin Müslüman olduklarını Kralın oğlu dahi olsa kızını vermesinin mümkün olamayacağını" anlatmış. Elçiler gelip durumu Kral'a bir bir anlatmışlar. Kral öfkelenmiş: “Bir hafta içinde düğün yapılacak. Filan gün gelin almaya geleceğiz, hazırlıklarını tamamlasınlar” demiş. Çoban bu habere çok üzülmüş.
Kızına olup bitenleri anlatmış. Kızı ata bindirmişler ve düğün alayı Kale’ye doğru hareket etmiş. Yolda sürekli ağlayıp göz yaşı döken gelin kız bir yerde düğün alayını durdurup dinlenmek istediğini bildirmiş. İsteği derhal yerine getirilmiş. Gelin, hararetinin çok olduğunu , canının nar istediğini söylemiş. Hemen koşup komşu köyden nar getirmişler. Narı ısırmış ve “bu ne kadar ekşi nar” demiş. O köyün adı artık o günden sonra Ekşinar Köyü olarak kalmış. Yola devam eden gelin alayı tam Kale’nin önüne geldiğinde gelin tekrar alayı durdurmuş. Bu esnada Kralın oğlu da Kale’den aşağıdaki gelin alayını seyretmekte ve sevinçle gelini beklemekte imiş.Gelin, “bir dua yapacağım herkes amin desin” demiş. Gelin şöyle dua etmiş: “Yarabbim!Beni Müslüman olarak yaratmakla şereflerinin en büyüğünü bahşettin. Beni gavur bir padişahın oğluna kısmet edeceğine burada canımı al” demiş. Ve oracıkta can vermiş.Kara haber kralın oğluna ulaştırıldığında çok üzülmüş ve bir yandan da bir çoban kızının kendisini kralın oğluna layık görmemesine çok ar etmiş. Kendisini kayalardan aşağı atmış. Olayı gözyaşları ile seyredenler “ Arından uçtu” demişler. O günden sonra “Arından uçtu” sözü dillerde değişime uğrayarak “ Ardanuç” şeklini alır ve Kale çevresinin adı olur. |
|